KENDİNİ SEVDİRME SANATI!

9 Şubat 2021 0 Yazar: ufukcamci

Gelişim ve büyüme evresinin sonunda; kendine kattıkları, başkasından aldıkları, gönlünü çaldıkları, beğenisini kazandıkları ve öz güven denen duygunun arttığı bir sanatçı gibi hisseder insan kendini. Ona bakanlarda onun sanatına ve bilgisine garip bir hayranlık duyarlar. Anlamlandıramadıkları ama baktıkça hissettikleri hatta zaman zaman arzuladıkları bir hal alır bu. Duyguların yoğunluğu arttıkça aklın çalışması azalır mesela. Bir çatışma hali başlar Kendine söz geçirememe ya da hızını bir türlü kesememe diyebiliriz buna. En akıllıların bile aklının zayıfladığı, iradesini kontrol edenlerin iradesine hakim olmakta zorlandığı, duyguların tüm bedeni sardığı, arzuların şelale olup aktığı bir garip yılan hikayesine döner.

Kendimizi hiç olmadığımız kadar güçlü de hissederiz aynı zamanda etkiyi oluşturan bizsek. Etkilemeye bayılırız, yeni etkilemeler ararız. Buluruz da. Her biri radara girer ve başarı da sağlanır. Daha fazlasını ve zorunu isteme de tam bu evrede devreye girer. Başarılı olmanın yanında başarısız olma isteği de belirir her nedense. Bildiklerini yenileme ve yeni öğrenmeler ekleme peşindedir. Daha fazlasını isteme arzusu demek yanlış olmaz bu duruma. Hayır’ ını evet yapmaktır tüm amaç. Yoğun da çaba gerektirir. Tüm bildiklerinin ve etkinin, tepkisiz kaldığını görürsün. Daha fazla hırslandırır seni bu. Bu iş olacak diye zihnine kodlarsın her gün, inanırsın da. Devam edersin, tüm bildiklerini sergilersin. Tutan da olur tutmayanda. O da sana yakınlaşmaya başlar, çabanı gördükçe. Hafiften bir ateş sarar bedenini ama belli de etmez. Fark etmeni istemez çünkü. Sınırlar koyar, engeller örer kendine. Birbirini bulma yolculuğudur bu sana göre. Ona göreyse kendini sevdirme sanatıdır. Sanatını sergilemek ister, hayran olup kapılmanı bekler. Beklentiler bir bir karşılanır bu ilişkide. Peki ya sonrası?

Kendini sevdirme isteği ile yola çıkan en güvendiği, çokça beğendiği yapısının fazlalığını değil eksiğini görmeye başlar. Kendimizi en güçlü hissettiğimiz alanlar aslında en zayıf yapımızın oluşmasını da sağlar. Nasıl mı, neden mi? Bildiğinin ötesini görememe, görse bile kabullenememe durumu oluşur. İstediği yalnızca kendini beğendirmek ve sevdirmek olanın karşı taraf için hesap edemediği, beklemediği, sevgisinin ağırlığını kesemediği zamanlarında ne yapacağını bilmez. Fazlalığının azlığına esir olur. Çözümü beni daha az, daha düzgün sev olanın; zamanı beni daha çok seve harcadığını görürsünüz. Ne kadar enteresan değil mi sizce de? Tüm zamanını sana harcayıp, zamanın yanında senin de duygunu harcadığını fark etmemesi! Asıl sanat; kendini sevdirmek değil, var olanla sevilmeyi hak etmek ve seni sevene hak ettiği değeri vermekle olur. Sanatçının sanatı da burada ortaya çıkar.