BARIŞ ÖĞRETMEN!

13 Temmuz 2020 18 Yazar: ufukcamci

Yeni atanmıştı. İlk deneyimiydi öğretmenlikte. Atandığı okula gitmek istiyordu bir an önce. Atanmayı bekleyeli epey zaman olmuştu. Sahi, ne zamandan beri çalışıyorum dedi kendi kendine. Gülümsedi. Hepsi geride kalmıştı ne de olsa. Kazanmıştı artık. Ailesinden kimse yoktu yanında, yeni atandığı şehre giderken. Otobüsle en uzun yolculuğuydu bu.Cam kenarında oturmuştu. İçinde fırtınalar kopuyordu, başardım sonunda diyordu. Gözlerinden okunuyordu mutluluğu. Yanındaki şöyle dedi ona. Uzun zamandır senin gibi mutlu olan birini görmüyorum. Sana bakınca eski mutluluklarımı hatırladım dedi. O kadar mı belli oluyor diyebildi. Utanmıştı.

Otobüs ilerliyordu, mola veriyordu duraklarda. Onun mutluluğu ise durak nedir bilmiyordu, durmuyordu. Sürekli artıyordu. Annesi geldi aklına. Çok uzak demişti ona. Ne yaptın be yavrum, gitme demişti. Sen mutlusun peki ya ben? Aklım da kalbim de sende olacak. Seviyordu annesini ama gitmeliyim dedi. Yoksa hayat boyunca içimde kalır, üzülürdüm. Dinlemedi beni tabi, yine içinden geçenlerin hepsini söyledi annem. Hak veriyordum ona ama gitmemi engelleyemeyecekti bu durum, tek bildiğim buydu. Sen bilirsin dedi annesi kısık bir sesle. Bende anlıyorum, biliyorum gideceğini ama işte… Aklına gelince bir hüzün bulutu çöktü üzerine.

Son durağa gelmişti otobüs. Varmıştım artık çalışacağım şehre. Ayağımı yere basınca kokusunu içime çektim şehrin. İlk önce kokusuna sonra dokusuna alışmalıydım şehrin. Hemen gece kalmak için bir yer aradım. Bir otel bulmuştum, oraya yerleştim bu akşamlık. Dinlenmeliyim. Yarın kalacağım evi ararım ne de olsa diyerek gözlerini yumdum. Sabah olmuştu. Açtı gözlerini yabancı olduğu şehre baktı penceresinden. Kahvaltısını yaptıktan sonra okula uğradı. İşlemlerini bitirdi, diğer öğretmenler ile tanıştı. Hala çok mutluydu, öğrencileriyle tanışmak istiyordu aslında en çokta. Çok merak ediyordu onları. Ve o an geldi çattı. İlk sınıf, ilk ders zili çalmıştı.

Tam sınıfa girecekken kapısının olmadığını gördü. Şaşırmıştı. Yanlış mı geldim dedi içinden. Zor öğrencilerin olduğu bir sınıf olduğu söylenmişti. Zoru severdi aslında, söylentilere de pek kulak asmazdı. Sınıfa gireli beş dakika olmuştu henüz. Tanıştı her bir öğrenciyle. Ve bu geçen beş dakika içinde tüm isimleri ezberlemişti. Öğrenciler şoktaydı adeta. Kimse bunu yapmamıştı onlara, her biri özel hissetmişti kendini. İsmimizi hala bilmeyen o kadar çok hoca varken dedi içlerinden biri. Siz ilk dersimizde hepimizin ismini öğrenmeyi seçtiniz. Neden ama? Kötü bir şey miydi bu? Sorunu neden bu şekilde sordun dedi Barış öğretmen öğrencisine. Bilmem. İnsan alışık olmadığı şeyde böyle sorular sormaz mı zaten hocam dedi. Bir şey diyemedim.

Üç ay geçmişti derslere gireli. Öğrencilerin hepsiyle çok iyi anlaşmıştı. Ama biri farklıydı. Onda gördükleri başkaydı. Kimse sevmiyordu üstelik o öğrenciyi. Çok ta sorun çıkarmıştı duyduklarına göre. Haylazdı, işe yaramazdı, okul onun gibi birine fazlaydı. Bu ve buna benzer daha nice serzenişler, kızgınlıklar… Ona göre ise her insanın karşısındaki insanda gördüğü ya da karşı tarafın gösterdiği huylar anlatılanlardan farklı olabiliyordu. Her insanın kendine has bir yanı olduğuna inanıyordu. Özelliklerine göre hareket etmek ve onları fark etmek, kişiyi aslında keşfetmekti. Onun iklimine girmekti, havasını solumak, sıcaklığına varmak, onu tanıyabilmekti. Anlaşılmak belki de tüm sert bakışı, uzak kelimeleri, mesafeleri ya da var olan kızgınlıkların sana ulaşmasını engelliyordu. ona bu düşüncelerle bakmayı seçmişti. Haylazdı evet kabul edilebilirdi. Ama bunun yanında dili güçlüydü, sağlam duruşu vardı. Hiç konuşmadığı arkadaşını bile savunurdu bir olay yaşayınca. Beni etkileyen de buydu aslında. O yaşta birinin bu kadar ileri hareket yapabilmesi, kendine ait olmayanı sahiplenip, koruyabilmesi. Az insanda vardı bu özellik. Az ama etkili insanlarda. Konuştum onula. İlk olarak diğer insanların ne düşündüklerini, onda ne gördüklerini anlattı. Biliyorum hepsini hocam dedi. Hepsini dinledim bende. Tüm bunlara rağmen sana olan inancım hiç gitmedi nedense. Ben farklıydım, sende aynı olabilirsin dedim. İnsan her insanda aynı şeyi yaşamaz diye ekledim. Doğru yerden girersen, doğru sözü söylersen, hissettiklerini anlatırsan insan değişir. Önce kendini anlar, sonra da seni. Senin için direniyorum, tüketme beni ; onları, kendini tükettiğin gibi.

Dinliyordu beni, anladığı da belliydi. Evet bu öğrenci zordu ama zor diyen insanlarda hiç kolay değildi. Zor öğrenciyi ikna edebilmiştim ama kendinin kolay olduğunu iddia edenleri edememiştim. Hayır, kesinlikle hayır oluyordu her birinin cevapları. Haklıydılar belki de ya da hiç bir zaman değillerdi. Bende her şeyi söylenmesi gerekene söylemiştim. İnan kendine, benim sana inandığımdan fazla. Güven kendine, içinde olandan çok. Sana inanmayanlara, senden beklentisi olmayanlara inat. Durma, çabala. Kendin için yapamazsan benim için başla. Tamam dedi, söz veriyorum hocam. İnsanda gördüğünün, bildiğinin, bildiğini zannettiğinin ötesinin de olduğunu anlatamadık, gösterelim onlara. Dünya gözüyle görmeliler, anlamalarını sağlayan bu olacak. Birinin kayboluşunu önemsemeyenler, kazanmışlıklarını görünce kendi düşüncelerine gömülsünler, hapis olsunlar. Yalnızca kendileri serbest bıraksın onları, çıkabilirlerse içinden.Ve Adem’ in yolculuğu böyle başlayacaktı.