YOK OLUŞ!

8 Kasım 2020 1 Yazar: ufukcamci

Varlığını anlatamama çaresizliği. Kaçımız hayatımızda ilgi yetersizliğinden bu durumu yaşamadık ki? İçinde yalnızca sevgi, sarılma, bağlılık ve aidiyet barındıran bu hissi vermek neden bu denli zor gelir ? Başkalarının bize verdiği hasarı biz de başkalarına nasıl veririz diye mi çabalıyoruz. Olan bitenden, senin ya da benim yaşanmışlığımdan hiç haberi olmayan birine hem de . Ne gariptir ki girdabımıza da kapılıyor tanıştığımız kişi. Alışıyor, biraz da aşık mı oluyor? Neden olmasın? Sevmenin bir plana, yapılan küçük bir hesaplaşmaya ihtiyacı olmuş mudur ? Asla, olamaz, olmamalı da hiç bir zaman.

Varoluşumuzun sebeplerinden en önemlisi de sevgi değil miydi? İki insanın birbirine olan bakışması, ilgisi ve aşkı bizi itmedi mi bu duruma? Ne oldu da böyle güzel bir gidişat bir anda bozuluyor? Birbirini mutlu eden, seven , aynı evde yaşamayı göze alan, hangi sebeple ya da nasıl bir cesaretle tek başına yaşamayı seçiyor? Tamamen kendine odaklanmasının verdiği bir cesaret mi bu? Ya da tüm yaşananlara göz yummayı tercih eden birinin cesareti mi esareti mi ne demeli? Tarifler herkesin kendine göre anlamlandıracağı şekilde gösteriyor kendini. Anlaşmamanın temeli de ortak noktayı kaybetmekte, kendi düşüncesini tercih etmekte başlıyor anlaşılan. Ve keyif te veriyor emin olun bu haklı hissetme zannı. Zan diye tarif ediyorum çünkü bir düşünce hangi zaman aralığında bir insandan daha önemli bir hale geldi? Ne zaman bu yanılgıya kapıldık? Bir rüzgar değil bu sonuçta esip geçsin. Yıkıp döken, bir aileyi yok eden ya da yokluğa iten fırtına değil de nedir? Varoluş çabasının içinde her zaman bir yok oluş hikayesi de gizli aslında. İyi olana denk gelin ve iyiyi seçin. Mutlu kalın.